top of page

Her Durumda İyi Hissetmek Nasıl Olur?

İyi hissetmek konusu yazılarımda, paylaşımlarımın hemen hepsinde öne çıkardığım bir konu. Peki neden önemsiyorum bunu, iyi hisset derken ne demek istiyorum, hatta ne demek istemiyorum gelin biraz onu konuşalım.



Ne demek istemediğimden başlayalım konuyu konuşmaya. Ben iyi hisset derken hayatta hep olumlu, keyifli duygular olsun demek istemiyorum. Her zaman her şey yolunda gitsin demek de istemiyorum. Hayatın gerçeğinde böyle bir şeyin mümkün olmayacağını biliyorum. Çok güzel bir dilek var, ayağına taş, gözüne taş değmesin diye. Kulağa çok hoş gelse de hayat böyle bir şey değil. Ayağımıza taş da değiyor, gözümüze yaş da. Okuduğum bir kitapta yaşam bir senfoniye benzetiliyordu. Bir senfonide, alçalan yükselen notalar, yavaş-hızlı çalınan notalar vardır. Bunların farklı oranlarda bir araya getirilmesi ile senfoni keyif verir bize, öyle güzel gelir kulağımıza. Düşünsenize hep yükselen notaların ya da hep yavaş çalınan notaların olduğu bir senfoniyi, keyif alır mıydık? Yaşam da böyledir.

Farklı duyguların farklı zamanlarda, farklı yoğunluklarda karşımıza çıkmasıyla yaşam güzel. Her şey yokluğuyla anlamlı ve değerli.

Bunu böyle bilip böyle kabul edersek o zaman hayata farklı bir açıdan bakabiliriz. Hayat ne kadar kontrol etmeye çalışsak da kontrolümüzün dışında ilerliyor. En kötü ihtimalle trafikte giderken bir araba kırıyor önümüze, hastalıklar var, önemli hastalıklar var, en nihayetinde ölüm var er ya da geç sevdiklerimiz için bir şekilde kapımızı çalan. Hayatın erken ya da geç, hiç ummadığımız bir döneminde olumsuz duygularla karşılaşabiliyoruz. Biz bunu kabul ettiğimiz zaman işte o hiç ummadığımız bir anda yaşam zorlayıcı deneyimlerle kapımızı çaldığı zaman onu daha kolay göğüsleyebiliyor, tolerans gösterebiliyoruz. O yüzden iyi hissetmek için atılacak ilk adım her türlü duygunun bir gün bizim de kapımızı çalabileceğini fark etmek ve kabul etmek ve elbette çalacağı zamanlar için bu durumlara hazırlıklı olmak.

Nasıl ki bir depremden önce binanın analizini yaptırıyorsak, depreme dayanıklı mı değil mi diye bakıyorsak bizim de yaşayacağımız duygusal depremler için kendimizi hazırlamamız gerekiyor. Hayatta bazen kasırgalar esiyor, bazen fırtına, bazen ve bazen sadece hafif bir rüzgar esiyor öyle değil mi? Rüzgarın şiddeti yönü ne olursa olsun, biz o rüzgara karşı hazırlık yaparsak hazır bir şekilde beklersek onu o zaman fırtına ile karşılaştığımızda ne yapacağımızı bildiğimiz için onu daha kolay göğüsleyip fırtınanın içinden çıkabiliyoruz. Bazen az bir yara bazen de hiç yara almadan çıkabiliriz. Bunun için sağlıklı yanımızı önceden beslememiz, psikolojik dayanıklılığımız artırmamız gerekiyor.


Sağlıklı baş etme yöntemleri geliştirmek, o beceriyi kazanmak, çözüm üretmek, problem çözme becerilerimizi ilerletmemiz gerekiyor.


Her şeyden önce kendimizi tanımamız, düşünce kalıplarımızı fark etmiş olmamız gerekiyor.


Soğuk havada dışarı çıkarken ne yapıyoruz? Dışarıda bir soğuğun bizi karşılayacağını bildiğimiz için üstümüzü ona göre giyiniriz, dışarı çıktığımızda soğuğu yüzümüzde hissederiz, etkilenebiliriz ama ama bizi zor durumda bırakacak bir şey yaşamayız, çünkü hazırlıklıyızdır. Psikolojik olarak da bunu yapabiliriz. Bizim en ihmal ettiğimi şey belki de bu. Diğer pek çok şeyi ihmal etmiyoruz ama kendi duygusal durumumuzu, sorun yaşamadan önce toparlamayı önemsemiyoruz belki de.

Hayatta yeteri kadar gerçek üzüntüler, gerçek acılar kaygılar var.

Bazen biz sağlıklı yapımızla yara almadan yaşayabiliriz belki ama bazen de şöyle oluyor. Biz gerçek üzüntülerden kaygılardan ayrı o üzüntüleri kaygıları artırılmış korkular, artırılmış kaygılar olarak yaşayabiliyoruz. Bunların sebebi düşünce yanlılıklarımız, yani düşünce hatalarımız. bir şiddetindeyse bir üzüntü biz onu düşünce hatalarımızla 3-5 hatta 10 şiddetinde hissedebiliyoruz. ya da yok yere bir kaygı üzüntü yaşayabiliyoruz, Bu nedenle kendi düşünce kalıplarımızı tanımak iyi hissetmek yolunda atılan önemli bir adım.

İyi hissetmek sadece sıkıntılı zamanlarda değil, sıradan günlerde nasıl olur onu düşünelim mi biraz da.


Biz sıradan bir günde aslında sıradan bir günü yaşıyor olmanın nimet olduğunun farkında olmadan yaşıyoruz. Gece olup da lambayı kapatırken derdimiz olmadan lambayı kapattığımızıın çok zaman farkında değiliz. Başımızı yastığa koyduğumuzda sabah ola hayrola diye gamla yatmadığımız zamanların çok farkında değiliz. Oysa bunu söylemeden başımızı yastığa koyduğumuzun farkında olmaz bize kendimizi gerçekten iyi hissettirir.

Bazen yaşan radyodan çalan güzel, keyifli bir müzik gibidir, her şey yolunda gider. Sonra radyoda bir parazit duyulur, müziğin keyfi kaçar hayatın keyfinin kaçtığı gibi. Bir frekans ayarlamasıyla nasıl müziği eski keyifli haline getirebiliyorsak işte bunu yaşamımızda da yapabiliriz. Bazen biraz zor bazen biraz kolay ayarlama ile hayatımız yine o keyifli ritmine akışına dönebilir.


İyi hissetmek gerçekten mümkün, önündeki engelleri kaldırabildiğimiz zaman...

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page